|
|
|
|
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’ne İlişkin Yeni Genelge Yayımlandı
|
|
21 Haziran 2025 tarihli ve 32933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2025/11 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin çalışma usul ve esaslarına yönelik düzenleme yapıldı.
Söz konusu Genelge, 20 Haziran 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yürürlüğe girdi.
Genelgenin Amacı ve Kapsamı
Genelge ile iş sağlığı ve güvenliği alanında ulusal düzeyde politika geliştirilmesi, mevcut uygulamaların değerlendirilmesi, iş birliğinin artırılması ve sürdürülebilir iyileştirme süreçlerinin desteklenmesi hedefleniyor.
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi; iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi, çalışan sağlığının korunması ve güvenli çalışma ortamlarının yaygınlaştırılması amacıyla faaliyet yürütecek.
Konseyin Yapısı ve Çalışma Usulü
Yeni düzenleme uyarınca Konsey;
- İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri,
- İşçi ve işveren sendikaları,
- Sivil toplum kuruluşları,
- Alanında uzman akademisyenler ve teknik heyetlerin katılımıyla oluşturulacak.
Konsey, iş sağlığı ve güvenliği politikalarının etkinliğini artırmak, riskleri azaltmaya yönelik öneriler geliştirmek ve taraflar arasında iletişimi güçlendirmek amacıyla periyodik toplantılar düzenleyecek.
Ayrıca, uluslararası standartlar ve iyi uygulama örnekleri de dikkate alınarak, Türkiye’nin iş sağlığı ve güvenliği politikalarının geliştirilmesine katkı sağlanması planlanıyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yatırımlarda Devlet Yardımları Uygulama Tebliği Yayımlandı
|
|
21 Haziran 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yeni Tebliğ ile, 29 Mayıs 2025 tarihli ve 9903 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı doğrultusunda “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın” uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlendi.
Tebliğ ile birlikte;
- 20 Haziran 2012 tarihli ve 28329 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ (2012/1),
- 15 Mart 2018 tarihli ve 30361 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Cazibe Merkezleri Programı Tebliği yürürlükten kaldırıldı.
Tebliğde Öne Çıkan Düzenlemeler:
✔ Yatırım teşviklerinden yararlanma koşulları, başvuru süreçleri ve değerlendirme kriterleri netleştirildi.
✔ Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamındaki yatırım projelerine yönelik teşvik süreçleri detaylandırıldı.
✔ Stratejik Hamle Programı kapsamında desteklenecek yatırımların başvuru şartları ve destek unsurları belirlendi.
✔ Güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları için yerli üretim şartları getirildi.
✔ Elektrikli araç ve elektronik cihaz şarj istasyonu yatırımlarında hızlı şarj kapasitesi ve 2026 sonrası yerli üretim zorunluluğu düzenlendi.
✔ Veri merkezi ve bulut hizmeti yatırımlarında teknik yeterlilik ve sertifika koşulları açıklandı.
✔ 1 milyar TL üzerindeki büyük yatırımlar için detaylı fizibilite raporu zorunluluğu getirildi.
✔ Yerli üretimi teşvik amacıyla belirli makinelerin ithalatında kısıtlama, yurtiçi üretiminde ise destek mekanizması uygulanacak.
✔ Döviz kur farkı ve faiz giderlerinin hangi koşullarda yatırım harcamasına dahil edileceği belirtildi.
Tebliğ, yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş olup, önceki teşvik belgeleri, dayandıkları kararlara uygun şekilde uygulanmaya devam edilecektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yeni Güncelleme: E-Vizite Ekranında Yetkilendirme Menüsü Aktif Oldu
|
|
E-Vizite ekranında, SMS onayı için yetkilendirilecek kişilerin tanımlanmasına olanak sağlayan Yetki Devri menüsü aktif hale getirilmiştir. İşverenler veya bildirge kullanıcıları, E-Vizite sistemine giriş yaptıktan sonra sol üst kısımda yer alan menüden yetkilendirme işlemlerini gerçekleştirebileceklerdir.
Yetkilendirme adımları şu şekilde özetlenebilir:
- E-Vizite ekranındaki Yetki Devri menüsünden en fazla 3 kişi için yetki tanımı yapılabilir.
- Tanımlama yapılacak kişilerin T.C. Kimlik numarası sisteme girildikten sonra, bildirge kullanıcısının telefonuna gelen SMS onay kodu ilgili alana eklenmelidir.
- Yetki verilen kişilerin cep telefonu bilgilerinin de E-Devlet üzerinden SGK Bilgilendirme Sistemi’ne kayıtlı olması gerekmektedir.
- Tanımlama işlemi tamamlandıktan sonra, yetkilendirilen kişilere ilişkin bilgiler Yetki Devri Listesi menüsünden görüntülenebilir.
İşverenlerin, sistem geçiş tarihi olan 01.07.2025 öncesinde yetkilendirme işlemlerini tamamlaması ve iletişim bilgilerini güncel tutması, sürecin sorunsuz yürütülmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Rekabet Kurumu’ndan Kartel Yaptırımı: 26 Milyon TL Para Cezası
|
|
Rekabet Kurumu, bir elektrikli ev aletleri üreticisinin, bayilerinin satış fiyatlarını belirlediği ve üç büyük teknoloji perakendecisi arasında dolaylı bilgi değişimi yoluyla kartel oluşturduğunu tespit etti. Firma, uzlaşma başvurusunda bulunarak %25 ceza indirimi aldı ve toplamda 26 milyon TL idari para cezasına çarptırıldı. Ayrıca şirket, internet satışlarını kısıtlayan uygulamalara son vereceğini ve satıcı sözleşmelerine bu yönde açık hükümler ekleyeceğini taahhüt etti. Rekabet Kurulu, taahhütleri kabul ederek süreci uzlaşma ve taahhüt mekanizmalarıyla sonlandırdı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ABD’de Emekli Engelli Çalışanların Sağlık Hakları Kısıtlandı
|
|
Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi, 20 Haziran 2025 tarihinde aldığı kararda, Parkinson hastalığı nedeniyle erken emekli olan eski bir itfaiyecinin, işverenin istihdam sonrası sağlık yardımlarında yaptığı değişiklik sebebiyle Engelli Amerikalılar Yasası (ADA) kapsamında dava açamayacağına hükmetti.
Mahkeme, ADA’nın I. Başlığı uyarınca, bir kişinin işverenin ayrımcı eylemi sırasında hâlihazırda bir işe sahip olması veya aktif olarak çalışmayı arzulaması gerektiğini, aksi halde ADA kapsamına giremeyeceğini belirtti. Bu kararla birlikte emekli çalışanların ADA kapsamındaki korumaları daraltılmış oldu.
Dava, Florida eyaletinde, Sanford Şehri’nde yaklaşık 20 yıl boyunca çalışan Karyn Stanley’nin açtığı davaya dayanıyor. Stanley, 2016 yılında Parkinson hastalığı teşhisi almasının ardından, 2018’de erken malulen emekli oldu. Ancak emekli olduktan sonra, şehir yönetiminin sağlık sigortası politikalarında değişikliğe gitmesi üzerine Stanley, bu durumun ADA’ya aykırı olduğunu öne sürerek dava açtı.
Mahkeme, davacının iddia edilen ayrımcı uygulama sırasında aktif çalışan olmadığını ve bu nedenle ADA’nın korumasından yararlanamayacağını belirtti. Bununla birlikte, Yargıç Neil Gorsuch, ileride benzer durumlarda, eğer çalışan emekli olmadan önce engelli olduğunu ve ayrımcı kararın bu süreçte alındığını kanıtlayabilirse, ADA kapsamında dava açma imkânı olabileceğini ifade etti.
Sonuç:
ABD’de emekli olan engelli bireyler, istihdam sonrası yardımlarda değişiklik gibi durumlarda ancak belirli şartlar altında ADA’ya dayanarak dava açabilecek. Özellikle emeklilik öncesi süreçte alınan kararların ayrımcı olduğunu somut şekilde iddia etmek ve kanıtlamak gerekecek.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İrlanda’da Konut Krizi İş Hukukunu Etkiliyor: Yurtdışına Taşınan Çalışanın Sözleşmesi Geçerli Şekilde Sonlandırıldı
|
|
İrlanda’da konut krizinin iş yaşamına yansıyan sonuçlarıyla ilgili dikkat çeken bir karar alındı. Dublin’de bulunan EnableIreland Sandymount School’da özel eğitim alanında görev yapan Francisco Martin Santano isimli çalışan, yaşadığı evden çıkmak zorunda kalınca işverenden bir yıl süreyle ücretsiz izin talebinde bulundu. Çalışanın, Dublin’de artan yaşam maliyetleri ve kiralık konut bulamaması nedeniyle böyle bir talepte bulunduğu belirtildi. Ancak işveren, eğitim kurumunda aynı anda sadece sınırlı sayıda personele ücretsiz izin verilebildiğini, mevcut kontenjanın dolu olduğunu gerekçe göstererek talebi reddetti. Çalışan yaptığı itirazlarda da sonuç alamayınca, 2023 yılı yaz aylarında İspanya’ya dönmek zorunda kaldı.
Bir süre sonra Dublin’de yeniden konaklayacak yer bulduğunu belirten çalışan, eski görevine dönmek istediğini işverene bildirdi. Ancak işveren, eğitim öğretim yılının başında göreve başlamadığı ve uzun süre yurtdışında kaldığı gerekçesiyle iş sözleşmesinin “hukuki imkansızlık” (sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi) nedeniyle sona erdiğini bildirdi.
Çalışan, bu durumu haksız fesih olarak değerlendirdi ve İrlanda Çalışma İlişkileri Komisyonu’na (WRC) başvurdu. Ayrıca işverenin ,kendi hakkında tuttuğu verilere ulaşmak için yaptığı bilgi edinme başvurusuna da uzun süre yanıt vermediğini, bu nedenle Veri Koruma Kurumu’na şikayet dilekçesi verdiğini belirtti.
Komisyon, öncelikle kişisel verilerin korunması konusunun kendi görev alanında olmadığını, bu şikayetin doğrudan İrlanda Veri Koruma Kurumu tarafından değerlendirilmesi gerektiğini açıkladı. Esas yönünden yapılan incelemede ise çalışanın iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmediği, konut bulamadığı için uzun süre yurtdışında kalmasının sözleşmenin ifasını imkansız hale getirdiği tespiti yapıldı. Komisyon kararında, işverenin eğitim kurumunun işleyişini ve öğrencilerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduğu, çalışan kontenjanı ve hizmet gerekleri nedeniyle ücretsiz izin talebinin reddedilmesinin hukuka uygun olduğu vurgulandı.
İrlanda’daki bu karar, iş sözleşmesinin imkansızlık nedeniyle sona ermesi uygulamasının istisnai de olsa gündeme gelebileceğini ve konut krizi gibi sosyal faktörlerin iş ilişkilerinde doğrudan etkili olabileceğini gösteriyor.
|
|
|
|
|
Almanya’da Çalışma Sürelerinin Kaydına İlişkin Belirsizlik Devam Ediyor
|
|
Avrupa Adalet Divanı’nın 2019 tarihli (C-55/18 sayılı) ve Alman Federal İş Mahkemesi’nin 2022 tarihli (1 ABR 22/21 sayılı) kararları sonrasında Almanya’da çalışma sürelerinin kayıt altına alınması konusunda ciddi belirsizlikler yaşanıyor. Her iki karar da işverenlerin çalışma saatlerini eksiksiz şekilde belgelemekle yükümlü olabileceğine işaret etse de, yasal mevzuatta somut bir değişiklik yapılmadı. Alman Çalışma Süresi Yasası’nın (ArbZG) değiştirilmesine yönelik hazırlanan tasarı ise henüz yürürlüğe girmedi.
Mevcut Hukuki Durum:
Halihazırda geçerli olan ArbZG’nin 16. maddesi uyarınca, işverenin yalnızca günlük 8 saati aşan çalışma sürelerini ve hafta tatili veya resmi tatillerdeki çalışmaları kaydetmesi zorunlu. Ayrıca altı aylık periyotlarda haftalık ortalama 48 saatlik çalışma sınırına uyulduğunun belgelenmesi gerekiyor. Avrupa Adalet Divanı ve Federal İş Mahkemesi’nin kararları, yalnızca davaya taraf olan işveren ve çalışan için bağlayıcı; genel geçer bir uygulama niteliği taşımıyor.
Federal İş Mahkemesi, Almanya’daki İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’na (ArbSchG) dayanarak işverenlerin çalışma sürelerini kayıt altına alacak bir sistem kurmak zorunda olduğunu belirtmiş olsa da, bu sistemin elektronik olması veya molaların da kaydedilmesi şart değil. Ancak işin başlangıç ve bitiş saatlerinin kaydedilmesi ve günlük 11 saatlik kesintisiz dinlenme süresine uyulup uyulmadığının denetlenebilir olması gerekiyor.
Denetimler sırasında yetkili makamlar, tespit edilen eksikliklere bağlı olarak yaptırım uygulayabiliyor ve idari para cezası kesebiliyor.
Yeni Hükümetin Yaklaşımı ve Belirsizlik:
Koalisyon hükümetinin üzerinde çalıştığı düzenleme henüz yasalaşmadı. Taslakta, günlük azami çalışma süresi yerine haftalık sınırlama getirilmesi ve fazla mesai ücretlerinin vergiden muaf tutulması gibi maddeler yer alıyor. Güven esasına dayalı (esnek) çalışma modellerinin de Avrupa Birliği Çalışma Süresi Direktifi’ne uygun şekilde korunacağı belirtiliyor.
Şu temel ilkelere uyulması zorunlu:
✔Günlük çalışma bitimi ile yeni iş başlangıcı arasında en az 11 saat dinlenme süresi sağlanmalı,
✔ Haftalık ortalama çalışma süresi 48 saati aşmamalı, kısa süreli zirve dönemlerinde 60 saate kadar esneklik tanınabilir,
✔ Güven esasına dayalı çalışma modeli devam edebilir, ancak çalışan tercihine dayalı esneklik sağlanması önerilir,
✔ Çalışma süresi kayıtları denetimlerde açıkça ispatlanabilir nitelikte olmalı,
✔ Fazla mesai, yol süreleri, evden çalışma gibi başlıkların yasal çerçevede ayrıntılı olarak düzenlenmesi gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Küresel İş Gücü Krizi: Sessiz İstifa ve Demografik Gerçeklerin Kurumlara Etkisi
|
|
McKinsey & Company tarafından yayımlanan rapor, iki güncel analiz ışığında, iş dünyasını etkileyen iki kritik küresel eğilimi mercek altına almaktadır: “sessiz istifa”nın (quiet quitting) işletmelere olan görünmeyen maliyetleri ile demografik değişimlerin ekonomiler ve sosyal yapılar üzerindeki uzun vadeli etkileri. nı özetlemektedir.
Sessiz İstifanın (Quiet Quitting) Kurumlara Maliyeti
1. Arka Plan
- Pandemi sonrası dönemde istifa oranları azaldı, ancak işinden memnun olmayan ve yalnızca zorunlu görevlerini yerine getiren çalışan oranı arttı.
- McKinsey analizine göre İngiltere’deki çalışanların %20’si işini bırakmak istese de iş bulma endişesiyle bunu yapmıyor.
2. Sessiz İstifanın Kurumsal Maliyetleri
- Sessiz istifa eden çalışanlar, kurumlarda düşük üretkenlik, daha fazla devamsızlık ve düşük yenilik kapasitesine yol açıyor.
- McKinsey, bu durumun büyük ölçekli şirketler için maaş giderlerinin %4’üne denk gelen maliyetlere yol açabileceğini belirtiyor.
3. Niceliksel Bulgular
- McKinsey verileri:
- Çalışanların %10’u “aktif istifa aşamasında”
- %11’i “aktif olarak motivasyonu düşük, olumsuz etkileyici”
- %32’si “pasif olarak düşük bağlılıkta”
- Yani toplamda işgücünün %20–40’ı sessiz istifacı konumunda
- Bu grup, işi bırakmayan ancak düşük tatminli çalışanlardan oluşuyor ve 3 kat daha fazla iş memnuniyetsizliği gösteriyor.
4. Kurumlara Tavsiyeler
- Sessiz istifayı önlemek için önerilen aksiyonlar:
- Açık iletişim ortamı sağlamak
- Başarıyı takdir etmek
- Esnek çalışma modelleri sunmak
- Bireyselleştirilmiş gelişim ve kariyer planlaması
- Psikolojik güvenliğin sağlandığı bir kültür oluşturmak
Demografik Gerçekler ve Geleceğe Hazırlık
1. Demografik Değişimin Temel Unsurları
- Küresel nüfusun 2084’te 10.3 milyara ulaşması ve sonrasında düşmesi bekleniyor.
- Ancak bu ortalama, ülkeler arasında büyük farklılıklar barındırıyor:
- Gelişmiş ekonomilerde nüfus yaşlanıyor ve azalıyor.
- Afrika’da nüfus artışı sürecek.
2. Üç Dalga Modeli
- Dalga 1: Gelişmiş ülkeler ve Çin – Nüfus düşmeye başladı
- Dalga 2: Hindistan, Orta Doğu, Latin Amerika – Çalışan nüfus zirveye yaklaştı
- Dalga 3: Sahra Altı Afrika – Çalışan nüfus artışı 50 yıl daha sürecek
3. Ekonomik Zorluklar
- 2050’ye kadar bazı ülkelerde 1 emekliye 2 çalışan düşecek
- Kamu transferleri ve emeklilik sistemleri sürdürülemez hale gelecek
- Avrupa’da açıkları finanse etmek için işçi maaşlarının %33–46’sına denk gelen vergi yükü gerekebilir
4. Alternatifler ve Riskler
- Göç: Ancak mevcut seviyelerin 2–5 katına çıkarılması gerekir
- Doğurganlık artışı: Zor görünüyor
- Yapay zeka: Üretkenlikte %2 ek büyüme sağlayabilir
- İleri yaşlarda çalışma: Japonya örneğinde dahi 65 yaş üstü haftada yalnızca 7 saat çalışıyor
5. Politika Önerileri
- Sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmek
- 50 yıllık kariyer modeline uygun eğitim ve geçiş planları
- Aile dostu politikalar (kreş, konut, esnek çalışma)
- Gençler için ekonomik fırsatlar ve eşitlikçi dönüşüm
|
|
|
YASAL DÜZENLEMELER VE YARGI KARARLARI
|
|
|
|
Yargıtay: Aralıklı Kısmi Süreli Çalışan İşçi Yıllık Ücretli İzne Hak Kazanır
|
|
Ambar işçisi olarak çalışan davacının iş olduğunda işe çağrıldığı, yapılan işin yılın her mevsiminde olduğu, sigorta kayıtlarında her ay aralıklı da olsa bildirimler yapıldığı, bilirkişinin de bu tespitten yola çıkarak kısmi süreli çalışmadan söz ettiği anlaşılmaktadır. Davacının yıllık ücretli izne hak kazanmaması için mevsimlik bir çalışma olması gerekir. Oysa çalışmanın mevsimlik olmadığı, aralıklı kısmi süreli bir çalışma olduğu anlaşılmaktadır. Davacı aralıklı çalışmada yıllık ücretli izne hak kazanır. İş Hukukunda istisnai hükümlerin dar yorumlanması esastır. Aralıklı çalışmanın mevsimlik olarak yorumlanarak davacının kullanmadığı yıllık izinlerin hesabı ve hüküm altına alınması yerine yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesine göre ödenmesi gereken ihbar tazminatında faize hak kazanabilmek için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. Bununla birlikte bireysel ya da toplu iş sözleşmesiyle, iş sözleşmesinin feshi halinde ihbar tazminatının ödeme zamanıyla ilgili olarak açık bir hükme yer verilmişse, belirlenen ödeme tarihi faiz başlangıcı olarak esas alınır (Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2008/30158 E, 2008/28418 K.). İşe iade davası sonrasında, işçinin süresi içinde başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olmakla, ihbar tazminatına hak kazanılan tarih işçinin işe alınmayacağının açıklandığı tarih ya da bir aylık işe başlatma süresinin sonu olup, faiz başlangıç tarihi temerrüt yoksa dava tarihidir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ihbar tazminatına dava tarihi yerine fesih tarihinden faiz işletilmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2013/8689, K. 2015/5778, T. 11.02.2015
|
|
|
Mahkeme, Çalışma Saatlerinde Alkol Tükettiği İçin İşten Çıkarılan Çalışanın Fesih Kararını Haksız Buldu
|
|
İspanya’nın Murcia bölgesindeki Yüksek Mahkeme, bir elektrikçinin çalışma saatlerinde alkol tükettiği gerekçesiyle işten çıkarılmasını hukuka aykırı buldu. Mahkeme, işverenin çalışanın “sarhoş, alkollü veya görevini yapamayacak durumda olduğunu” kanıtlayamadığına hükmetti.
Olayın Detayları:
27 yıldır aynı şirkette çalışan elektrikçi, Temmuz 2021’de işveren tarafından tutulan özel dedektifler tarafından takip edildi. 5 Temmuz’da, sabah 08:27’de bir barda içki içtiği, öğle yemeğinde dört kutu San Miguel bira ve bir litre Estrella de Levante birası aldığı gözlemlendi. Aynı gün ilerleyen saatlerde bir kutu bira daha içti. İki hafta sonra, kendisi ve iki iş arkadaşının birlikte toplamda yedi litre bira içtiği, sonrasında iki adet 330 ml Heineken içtiği, ardından tekrar bira tüketip ofise döndüğü tespit edildi. Birkaç gün sonra ise, öğle yemeğinden önce 330 ml bira, yemekte ise üç kadeh kırmızı şarap ve bir shot brendi içtiği kaydedildi.
Çalışanın, “tekrarlayan ve aşırı alkol tüketimiyle kendi ve iş arkadaşlarının güvenliğini tehlikeye attığı” gerekçesiyle iş akdi feshedildi.
Mahkemenin Kararı:
Dedektifin raporlarında çalışanın yürüyüşünde veya davranışlarında sarhoşluk belirtisi olmadığı belirtildi. Hiçbir belge veya tanık ifadesi, çalışanın alkolün etkisinde olduğunu ya da görevini yerine getiremeyecek durumda olduğunu ortaya koymadı. Alkol tüketiminin çoğunlukla mola zamanlarında gerçekleştiği, sıcak yaz şartları ve bölgesel alışkanlıkların dikkate alınması gerektiği vurgulandı. Ne kadar alkolün çalışana, ne kadarının iş arkadaşlarına ait olduğu net olmadığı için sürüş için yasal sınırın aşılıp aşılmadığının tespit edilemediği belirtildi.
Şirketin ya çalışanı işe iade etmesi ya da 47.000 Euro tazminat ödemesi kararlaştırıldı.
|
|
|
GÜNÜN SORUSU VE BİLGİLERİ
|
|
|
|
|
SORU: Bir çalışanımız, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) kapsamında maaşından kesilen tutarın artırılarak BES katkısının yükseltilmesini talep etmektedir. Çalışanın talebine istinaden, maaşından daha yüksek oranda kesinti yapılabilmesi için izlenmesi gereken yasal ve idari süreç hakkında bilgi verebilir misiniz?
|
|
CEVAP: 4632 sayılı Bireysel emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’na göre, çalışan katkı payı, çalışanın 5510 sayılı Kanunun 80. maddesi çerçevesinde belirlenen prime esas kazancının yüzde üçüne karşılık gelen tutardır.
Çalışan, otomatik katılıma ilişkin emeklilik sözleşmesinde belirlenen tutardan daha yüksek bir tutarda kesinti yapılmasını işverenden talep edebilir. Kanunda bu oran/tutar için ise üst sınır belirlenmemiştir.
Ancak katılım payı oranını iki katına kadar artırmaya, yüzde bire kadar azaltmaya veya katkı payına maktu limit getirmeye Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır.
Bu hususlara istinaden, çalışanın katkı payı tutarını dilediği tutarda belirleyebileceği (%3’den az olamaz) kanaati oluşmaktadır. Ancak, bir katılımcı için bir takvim yılında ödenen ve Devlet katkısı tutarının hesaplanmasına esas teşkil eden katkı paylarının toplamı ilgili takvim yılına ait hesaplamaya ilişkin dönemin sona erdiği tarihte geçerli brüt asgari ücretin hesaplama dönemine isabet eden toplam tutarını aşamayacaktır.
BES şirketinin de görüşü alınarak işlem gerçekleştirilmesi önerilmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İşyeri veya İşyeri Bölümünün Devri Hakkında Bilgilendirme
- Bir işyerinin tamamı veya belirli bir bölümü, hukuki bir işlem yoluyla üçüncü kişilere devredilebilir.
- Devir tarihi itibarıyla işyerinde veya devredilen bölümde çalışan personelin mevcut iş sözleşmeleri ve bu sözleşmelere bağlı tüm hak ve yükümlülükler devralan işverene aynen geçer.
- Devralan işveren, özellikle çalışanın hizmet süresine bağlı hak ve yükümlülüklerde, çalışanın devreden işveren nezdinde işe başladığı tarihi esas almak zorundadır.
- Devreden ve devralan işveren, devir öncesine ait olup devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar bakımından müteselsilen sorumludur. Ancak, devreden işverenin bu borçlardan kaynaklı sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
İş Sözleşmelerinin Durumu ve Fesih Yasağı
- İşyerini devreden veya devralan işveren, yalnızca işyeri veya işyeri bölümünün devrini gerekçe göstererek çalışanların iş sözleşmesini feshedemez.
- Söz konusu devir işlemi, işçi açısından da haklı fesih nedeni teşkil etmez.
- Ancak devreden veya devralan işveren, ekonomik, teknolojik veya iş organizasyonundaki değişikliklerden kaynaklanan zorunluluklar nedeniyle fesih yoluna başvurabilir.
- İşçi ve işverenin, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında düzenlenen haklı sebeplere dayalı derhal fesih hakları saklıdır.
Bu kapsamda işverenlerin, işyeri devri sürecindeçalışanların haklarını gözetmeleri ve mevzuat gerekliliklerine uygun hareketetmeleri büyük önem taşımaktadır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|